
Demokrasi ve insan haklarının temel ilkelerinden biri eşitliktir. İnsanlar dil, din, ırk, cinsiyet, sınıf, yetenek veya statü ayrımı yapılmaksızın aynı değere sahiptirler.
Eşitlik ilkesi, anayasa ve yasalarda yer almış ve böylece insanların eşitliği hukuki olarak güvence altına alınmıştır. Bununla birlikte, günlük yaşamda insanlar arasında eşitliğin tam olarak sağlandığını söylemek maalesef mümkün değildir. İnsanlar sahip oldukları doğal farklılıkları, bazen birbirlerini ötekileştirmenin kaynağı olarak görebilmektedirler.
İnsanlar toplumda cinsiyet, ten rengi, dil, yetenek, din, eğitim, sosyo-ekonomik durum ve güç bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Bu farklılıklar insanların kendi grubu dışında kalan grupları ayrı görmelerine neden olabilmektedir. Örneğin; bazı toplumlarda ten rengi koyu olanlar, ten rengi açık olanlar tarafından ayrımcılığa tabii tutulabilmektedir. İnsanlar arasındaki bu ayrımcılığın kökleri kalıp yargı ve ön yargılara dayanmaktadır.
“Kalıp yargılar; belli bir nesneye ya da gruba ilişkin bilgi boşluklarını dolduran, böylece onlar hakkında karar vermeyi kolaylaştıran, önceden oluşturulmuş birtakım izlenimler, atıflar bütünü olarak zihnimizde oluşturduğumuz imgelerdir.” (Çayır ve Ceyhan, 2012, s.23). Örneğin; Japonların çalışkan olduğu, Çinlilerin kısa boylu olduğu, kadınların duygusal erkeklerin soğukkanlı olduğu gibi kalıp yargılar hem olumlu hem de olumsuz olabilir. Kalıp yargıların olumsuz olanları ön yargıların oluşmasında etkilidir.

Ön yargıyı her ne kadar günlük yaşamda bilgiye dayalı olmadan önceden oluşturulmuş yargı olarak kullansak da, bilimsel literatürde ön yargı olumsuz bir anlam içermektedir. Ön yargı bir birey veya grup hakkında gerçek bilgiye sahip olmadan sırf o grubun üyesi olduğu için birey veya grubun olumsuz değerlendirilmesidir. Önyargının diğer bir özelliği de daha çok duyguları içermesidir. Örneğin; X ülkesinden olan insanlar sevimsizdir (Taylor, Peplau ve Sears, 2007).
Belirli bir grup hakkındaki ön yargılar davranışa dönüştüğünde buna ayrımcılık denilmektedir. Ayrımcı davranışlara işte, evde, eğitimde kısaca yaşanılan her yerde rastlanılabilmektedir. Aşağıda verilen durum iş yerinde ayrımcılığa bir örnektir: Uluslararası bir mobilya mağazasının Fransa bürosu çalışanlarından biri, “koyu tenli” insanların işe alınmaması için şirket yöneticilerine bir rehber sunduğundan dolayı 4527 Avro cezaya çarptırıldı. Dört sendikanın birlikte yaptığı başvuru üzerine hem suçlu bulunan çalışanı hem de mobilya mağazasının Fransa bürosu toplam 15.240 Avro tazminat ödemek zorunda kaldı.
AYRIMCILIK
İnsanları, belli bir gruba ait oldukları için dezavantajlı duruma koyup, ona göre davranmaya ayrımcılık denir (Taylor, Peplau ve Sears, 2007).
Ayrımcılığın bir çeşidi de sosyal dışlamadır. Kişilerin, yaşamını onurluca sürdürecek ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan mahrum kalarak toplumla bağının kopma derecesine gelmesine sosyal dışlama denmektedir. Ayrımcılığın çeşitli yollarla meşrulaştırılarak toplumsal bir olgu hâline gelmesi durumunda ayrımcılık, sosyal dışlamaya dönüşebilmektedir.
Örneğin; üst sosyoekonomik düzeydeki ailelerin çocuklarının devam ettiği bir okulda alt sosyoekonomik düzeydeki ailelerin çocuklarının ayrı bir sınıfa konması bir sosyal dışlamadır.
Bir yanıt bırakın