
İnsan haklarına ilişkin anlayışların çoğu, bütün insanların sırf insan olmak itibarıyla kişiliklerine bağlı bir değeri olduğu inancını baz alır. Bu inanç bazen “insan onuru”, bazen “kişilere saygı” ve bazen de insanlara “sırf araç olarak değil” fakat “bizatihi amaçlar” olarak muamele edilmesine ilişkin Kantçı fikir yoluyla ifade edilir.
Hangi kavramla izah edilirse edilsin “insanın değeri” derken anlatılmak istenen şudur:
Taşıdıkları özellikler ve meziyetlerden bağımsız olarak bütün insanlar -sırf insan bireyleri oldukları için- bir değere sahiptirler. İnsanlara değer vermek, aynı zamanda onlar için önemli olan şeylere de (mesela özgürlük ve iyiliklerine) değer vermeyi zorunlu kılar.
Değer, insanlara eşit olarak atfedilir ve bu nedenle de insan bireylerine eşit haklar atfetmenin de temelini oluşturur. Kaynağını insanın değerinden/ onurundan alan insan hakları, herkeste eşit olarak var olduğu düşünülen bu değere/ onura uygun bir hayatın sağlanması için gerekenlerin temin edilmesine yönelik bir pratik özelliği taşır. Bunun yanında insanın değeri/ onuru hukuk kurallarının adalete uygunluğunu ve alınan kararlarının doğruluğunu ölçmede de önemli bir araçtır.
İnsanın değerini/ onurunu güvence altına alan bütün kuralların insan hakları kapsamına girdiği söylenebilir. Ancak bu kapsam insan hakları için sınırlayıcı nitelikte değildir, insan hakları açık uçlu bir dizge olarak düşünülmelidir.
Kaynak: İnsan Hakları ve Demokratikleşme Süreci – Doç.Dr. Vahap COŞKUN – Prof.Dr. İhsan DAĞI – Doç.Dr. Bican ŞAHİN – Prof.Dr. Kıvanç ULUSOY – Prof.Dr. Atilla YAYLA
Bir yanıt bırakın