
Eğer insan hakları, bir kişinin salt insan olmasından kaynaklanan haklar ise bu takdirde sadece insanların insan hakları vardır; eğer birisi insan değilse o tanımı gereği insan haklarına sahip olamaz.
Yalnızca bireyler, insan oldukları için insan haklarına sahiptirler. Birey olarak insanın dışında herhangi bir toplumsal- kolektif yapıntının insan haklarına sahip olduğu düşünülemez. İnsan hakları, maddi ve manevi boyutlarıyla tam olarak bireye tanınmıştır; dolayısıyla insan haklarının öznesi de -topluluklar değil- bireylerdir. Bunun nedeni; sadece bireylerin seçebilme ve tercih edebilmesidir. Çünkü seçmek, bir seçeneği diğerlerinden ayırt etmeyi gerektiren nedenleri düşünebilme yeteneği gerektirir; bu ise sadece bireylerde olan bir yetenektir.
Gruplar, topluluklar, sınıflar ve uluslar mecazi anlamda dahi olsa düşünemezler, değerlendirmelerde bulunamazlar. Kolektif yapıntıların haklarından (dernek kurma, toplantı ve gösteri yapma vb.) bahsederken gerçekte o kolektif yapıntıyı oluşturan bireylerin haklarından söz etmiş oluruz. Bu itibarla özgürlük -dolayısıyla insan hakları- sadece birey olarak insanlar için anlamlı olan bir kavramdır.
Hakkın öznesinin birey olduğunu söylemek, bireyin bir toplum içinde yaşadığını ve topluluklara üye olduğu gerçeğini yadsımayı gerektirmez. Bireylerin temelde ikili bir kimliği vardır: Onlar hem bağımsız bir kişiliktirler hem de bir topluluğun üyesidirler. İnsan onuru, toplum üyeliğini de büyük ölçüde içermelidir; insanların insan olmaya değer bir hayat sürebilmeleri için onların sosyal gruplara da üye olmaları gerekir.
Tek tek insanlar hem bağımsız bireyler olarak hem de bir topluluğun üyeleri olarak insan haklarına sahiptirler. Mesela kültürel haklara belli bir kültürel grubun üyeleri sahiptirler ama bu gibi haklara yine de korunan sosyal gruplara mensup olmak sıfatıyla bireyler sahiptirler. Bunlar grupların hakları veya grubun sahip olabileceği ve bireylere karşı kullanabileceği haklar değildir.
Hakların sahibinin birey olması demek, bu haklara sahip olmanın beli bir topluma veya kolektif gruba mensubiyet şartına bağlı olmaması demektir. Bu haklar, bireyin ahlaki doğasından kaynaklanan ve doğrudan doğruya onun kişiliğine bağlı haklardır.
İnsan haklarının, bir kolektif yapının üyesi olmaktan tamamen bağımsız olması aynı zamanda zorunludur. Çünkü insan hakları çoğu kez topluma ve onun adına hareket eden siyasi otoriteye karşı ileri sürülürler. Gerçekte insan hakları çok kere topluluklara ve kolektif kimliklere karşı tanımlanması gereken haklardır; kolektif yapıntıların bireyin tercihlerini bastırabildiği yerde insan haklarından söz edilemez.
Kaynak: İnsan Hakları ve Demokratikleşme Süreci – Doç.Dr. Vahap COŞKUN – Prof.Dr. İhsan DAĞI – Doç.Dr. Bican ŞAHİN – Prof.Dr. Kıvanç ULUSOY – Prof.Dr. Atilla YAYLA
Bir yanıt bırakın